Eğitimin önümüzdeki 50 yılda büyük bir evrim geçireceğine hiç şüphe yok. Fakat hangi dönüştürücü güçlerin baskın çıkacağını ve değişimin en çok hangi boyutlarda olacağını kestirmek oldukça güç. Sektörde çok fazla paydaş var ve değişim çok boyutlu. Fakat şu anda eğitimin farklı boyutlarında farklı şeyler deneyen başarılı alternatif eğitim kurumları var ve bunlar bize gelecek hakkında önemli bir öngörü verebilirler. Dünyada ve Türkiye’de eğitimde dönüşüme öncülük eden bazı kurumlardan kronolojik sırayla bahsedeceğiz.
Demokratik okullar:
En eski alternatif sistemlerden birisi olan “demokratik okul” geleneği yüzüncü yılını kutladı; İngiltere’deki Summerhill School 1921 yılında kurulmuş. Demokratik okulların çıkış noktası, geleneksel okulun demokrasi için uygun bir eğitim sağlamadığı inancı. Bu sistemin kurucularına göre, bir hiyerarşi içinde zorlama yoluna başvurarak yapılan eğitim ancak beyin yıkamayla sonuçlanabilir ve eğitim ancak öğrencinin isteği ve hür seçimiyle gerçekleşirse demokratik eğitim amacına ulaşabilir. Her öğrenci kendi etkinliklerini seçer ve istediği kişilerle ilişki kurar. Dersler vardır, fakat öğrenciler bu dersleri alıp almamakta özgürdür. Öğrenci kendi hedefleri doğrultusunda eğitimine yön verir. Bu okulların çoğu, geniş bir yaş aralığındaki öğrencileri kabul eder ve öğrencileri yaşlarına göre ayırmaz. Böylece öğrenciler kendilerinden daha büyük veya küçük olan diğer öğrencilerle etkileşimde bulunarak öğrenme ve öğretme fırsatı bulurlar. Demokratik bir okuldaki personelin görevi yönlendirmek değil, yardım etmektir. Demokratik okullar öğrencileri test etmez, çünkü her bireyin eğitiminin benzersiz ve kişisel olduğunu ve test etme eyleminin öz motivasyon ve öz yönelimi engellediğini düşünür. ABD’de yapılan araştırmalar okul mezunlarının yükseköğrenimlerinde (o yolu seçenler için) ve kariyerlerinde oldukça başarılı olduklarını gösteriyor.
Western Governors University (1997):
Uzaktan eğitimin yeni teknolojiye uyarlanmış versiyonu olarak düşünülebilecek bu çevrimiçi üniversite, Amerika’nın Batı eyaletleri valileri birliğinin 1995’te yapılan toplantısında geleneksel üniversite eğitimine bir alternatif olarak sunulmuş ve 1997’de hayata geçirilmiş. Geleneksel modelin sınıf ve dönem kavramlarını reddeden bu üniversite tümüyle yeterliliğe bağlı bir sistem kullanıyor. Üniversitenin verdiği diplomalar birçok kurum tarafından akredite edilmiş. Hem diğer üniversitelerden çok daha ucuz olduğundan hem de çalışanların istedikleri yerde ve zamanda öğrenebilmelerine fırsat sağladığı için bu üniversite genellikle ikinci kariyer peşinde olanlara hizmet ediyor. Kanımca bu üniversitenin ilginç yanı (artık modern sayılamayacak olan) asenkron çevrimiçi eğitim değil, yetkinlik bazlı değerlendirme sistemi.
Singularity University (2008):
Singularity University, teknoloji ve girişimcilik ekosisteminde iyi tanınan Ray Kurzweil ve Peter Diamandis tarafından 2008’de kâr amacı gütmeyen bir kurum olarak kuruldu. Adında “üniversite” kelimesi olmasına rağmen, bu kurum akredite bir üniversite değil. Hatta üniversitenin antitezi olduğunu bile söyleyebiliriz. Üniversite olabildiğince fazla akademik disiplini bir araya getirip çok yönlü bireyler yetiştirmeyi hedeflerken, bu kurum sadece ve sadece milyarlarca kişiyi etkileyecek üstel (exponential) teknolojilerle ilgileniyor. Bu kurumun sadece çok zamanı ve parası olan ve dünyayı değiştirmeyi hayal eden üst düzey yönetici ve şirket sahiplerine hizmet verdiği çok açık. Bence gelecekte daha fazla Singularity University gibi çok niş alanlarda hizmet (eğitim ve danışmanlık) verecek kurumlar olacak ve bu kurumlar için bu “üniversite” ilginç bir iş modeli sunuyor; önce vakıflardan destek, sonra az kişiye yüksek ücretli hizmet satışı.
University of the People (2009):
Adından da anlaşılacağı gibi bu bir “Halk Üniversitesi.” Kendisini bir “Eğitim Devrimi” olarak adlandıran University of the People kâr amacı gütmeyen, öğrenim ücreti olmayan, akredite bir çevrimiçi üniversite. Hedefi küresel olarak yükseköğretime erişim sağlamak olan bu okul nitelikli lise mezunlarının, onları üniversite çalışmalarından alıkoyan finansal, coğrafi, politik ve kişisel kısıtlamaların üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış. University of the People büyük ölçüde gönüllü akademisyenlerin zaman desteği ve vakıfların maddi desteğiyle yaşamını sürdürüyor. Bu üniversitenin başarısını görünce Türkiye’de bir çevrimiçi ulusal üniversitenin zamanının geldiğini düşünüyorum.
Minerva University (2012):
Akredite bir üniversite olan Minerva benim en beğendiğim alternatif üniversite modellerinden birisine sahip. Minerva’yı öne çıkaran özellikler şunlar:
- Öğrenciler geleneksel birinci sınıf dersleri yerine dört temel ders alırlar.Bu dersler her öğrenci için ortak bir temel olan dört temel yetkinliğin (eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, etkili iletişim kurma ve etkili etkileşim) altında yatan zihinsel alışkanlıkları ve temel kavramları geliştirmeye odaklanır. Özetle ilk yıl yetkinlik geliştirme ve yükseköğrenime hazırlanma yılıdır.
- Üniversitede tersyüz eğitim modeli (flipped learning) kullanılır. Sınıflar, ders saati dışında tamamlanan ödevlerden öğrenilen konular üzerinde tartışmaya, münazaraya ve işbirliği içinde çalışmaya ayrılmıştır.
- Geldik en yenilikçi özelliğe: Tüm dersler senkron çevrimiçi. Öğrenciler eğitimlerini yedi farklı şehirde alıyorlar. İlk yıl San Fransisco’da. Sonra her dönem farklı bir şehirdeler: Londra, Berlin, Buenos Aires, Haydarabad, Seul, Taipei. Üniversite bu şehirlerde sadece yurt binalarına sahip. Öğrenciler derslerine yurtlardan bağlanıyorlar.
Ecole 42 (2013):
Ecole 42, Paris’te Fransız seri girişimci ve milyarder Xavier Niel tarafından açılan özel bir kodlama okulu. Bu okula girmek birçok üniversiteye girmekten daha zor ve okul bir diploma vermiyor fakat neredeyse tüm öğrenciler mezun olmadan iş buluyorlar. Kurucu Niel “toplumdan kazandığını topluma geri verme” projesiyle iki sorunu çözmeye çalışmış: Fransa’da kodlama yeteneğinin eksik olması ve ülkedeki fırsat eşitsizliği (yani elit üniversitelere giremeyen yoksul çocukların en iyi iş fırsatlarından mahrum bırakılması). Bu sorunları ele alırken işbirliği, yaratıcılık, eleştirel düşünme, iletişim ve aracılık etrafında inşa edilen bir okul yaratmış; bazılarına göre geleceğin okulunu kurmuş.
CODE University (2017):
CODE University Almanya’da “Uygulamalı Bilimler Üniversitesi” olarak devlet tarafından tanınan özel bir üniversite. 2017 yılında Berlin’de bir girişimci, yazılımcı ve yatırımcı olan Bachem ve Alman internet girişimcilik ekosisteminin Bachem’i destekleyen 24 üyesi tarafından kuruldu. CODE’un öğrenmeye yaklaşımı yetkinlik odaklı, özyönlendirmeli ve probleme (veya projeye) dayalı olarak tanımlanabilir.
Lambda School (2017):
Bu özelliklere baktığımızda ülkemizdeki sistemin alması gereken yolun ne kadar uzun olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz!
Ülkemizden iki örnek
Ülkemizde yukarıdaki “alternatif” tanımına uyan eğitim kurumlarının sayısı az, olanlar ise çok yeni ve henüz yaygın değiller. Burada iki kurumdan detaylı olarak bahsedeceğim: Başka Bir Okul Mümkün ve Yetkin Gençler.
Başka Bir Okul Mümkün:
Başka Bir Okul Mümkün inisiyatifi, bir grup ebeveynin çocuklarını gönderecek farklı bir ilkokul arayışıyla 2009 yılında doğdu. Hedefleri katılımcı ve barışçıl bir öğrenme topluluğu kurmaktı. Bu hedefe ulaşabilmek için zaman içinde iletişim, işbölümü, karar alma ve anlaşmazlık alanlarında birtakım mekanizmalar geliştirdiler (şiddetsiz iletişim, içermeci karar alma, sosyokrasi ve onarıcı adalet vb.; detaylar kurumun sitesinde). Eğitimler sponsor destekli ve ücretsiz. BBOM yukarıda sözünü ettiğim demokratik okulun Türkiye’ye uyarlanmış versiyonu. BBOM idealist bir kurum ve Türkiye’deki geleneksel eğitim sisteminin epey ötesinde. BBOM zorlu bir kuruluş döneminden geçmiş ve rüştünü ispatlamış bir kurum. Ülkenin BBOM deneyiminden yararlanması gerektiğini düşünüyorum. İlk adım Öğretmen Köyü’nde verilen eğitimi yaygınlaştırmak ve bu eğitimle alınacak sertifikanın işe alımlarda dikkate alınması olabilir. Umarım gelecekte MEB BBOM’a hak ettiği önemi verir.
Yetkin Gençler (yetkingencler.com):
Yetkin Gençler programı benim kurgulayıp altı yıldır katılımcılara ücretsiz olarak ulaştırdığım 12 haftalık bir yaşam ve iş becerileri farkındalık eğitimi. Bu eğitimde takım çalışması, aktif dinleme ve şiddetsiz iletişim gibi ince becerilerin yanında, sosyal medya, algoritma tasarlama ve Excel ile modelleme gibi teknik beceriler de verilmekte, öğrencilerin 21. yüzyıl temalarına dair okuryazarlıkları (bilgi, teknoloji, finansal, ekonomi, sosyal inovasyon) geliştirilmekte, kişisel gelişim temalarına (bilinçli farkındalık, stres yönetimi, sağlıklı yaşam) da dokunulmakta. Eğitimin bağlayıcı (ana) temaları ise teknoloji, girişimcilik ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri. Program, zaman içinde hem Mehmet Zorlu Vakfı’nın hem de MEF Üniversitesi’nin destekleriyle büyüdü. 2021 yılında Yetkin Gençler Eğitim Kooperatifi kuruldu. 2021’in son dönemine 81 ilden 2.000 öğrenci ve 120 kişilik bir asistan/mentor grubuyla başladık.
YetGen eğitiminde geleneksel “kürsüden nakil” yöntemi yerine öğrenciyi odak noktası olarak kabul eden aktif öğrenme teknikleri kullanılır. Derslerin bazıları atölye havasında ilerlerken, bazıları ise konuk konuşmacıların (dönemde toplam 40 civarında) da katılımıyla etkileşimli bir TedX etkinliğini andırır. Özetle, bir 21. yüzyıl yetkinlikleri farkındalık kampı kurguladık fakat ortaya hayallerimizden de ötede bir “insan hızlandırıcısı” çıktı. Teknik/teknoloji eğitimi ile sosyal/duygusal eğitimi birlikte verebildik. Takımımız çevik ve tutkulu, sosyal ve çevre bilinci yüksek, ayrımcılığa izin vermiyor, iyi teknoloji kullanıyor, öğrenme ve gelişme odaklı, meraklı ve hayal kurmaya hevesli, sivil toplum ve sosyal inovasyon amaçlı. Hedefimiz geleneksel eğitimin altüst edilmesine katkıda bulunmak. 21. yüzyılda rekabet edebilecek insan kaynağının yetiştirilmesini memleket meselesi olarak görüyoruz.
Yetkin Gençler programı bir üniversite tamamlayıcısı olarak kurgulandı, fakat işe girişte aranan sertifikalar vererek orta vadede bazı gençler için bir üniversite alternatifi bile olabilir. Hedeflerimizden birisi eğitime farklı bir finansman modeli getirmek. Şirket sponsorluklarının yanı sıra, bir gelir paylaşımı modeli üzerinde de çalışıyoruz. Erişilebilirlik ve sosyal adalete inandığımızdan, eğitimin maliyetinin katılımcıların bu kooperatifin verdiği eğitimlere ulaşmasını engellememesini istiyoruz.